12 Kasım 2011 Cumartesi

Senin Hayatın Kaç Santim?

Selam dostlar ve dost kalmaya devam edecek olanlar.

Sonbahar geldi de geçiyor. Bir sararmadır gidiyor ortalık. Bense şu dökülen yapraklar gibi toprağa düşeceğim günü bekliyorum hala.

Farkediyorum ki yapraklar sonbaharda dökülüyorken bizim sonsuzluğa ne zaman intikal edeceğimiz belli değil. Yaprak gibi bilmiyoruz ömrümüzün sınırlarını. Belki bugün bu yazıyı yazdıktan sonra öleceğim, belki de yarın yollarda sürünürken. Belki 50 yıl daha yaşarım. Ne zaman ölürsek ölelim değişmeyen tek şey hayatın kısalığı. 100 yıl da yaşasa bir insan, dünyada yapmak istediği fakat yapamadığı şeyler olacaktır. Hayat kısa be. Ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir hayatımız ve gerçekten yaşayıp yaşamayacağımızı bilmediğimiz bir geleceğimiz var uğruna yıllarımızı harcadığımız.

Harbi lan! Napıyorum ben? Neyin uğruna uğraşıyoruz? Şimdi ölsem, pişman olmaz mıyım bir diploma için kıçımı yırttığım 14 yıla? Hani nerde diploma? Yok...

Eğitimi bir kenara bırakalım. Tekrar tekrar, hayat kısa be canlar. Bugün 1-2 yıldır çektiğim acıyı düşündüm de. Bunlar hayatımın en güzel seneleriydi. Kendimi üzüyorum ben bu 1-2 senedir. Ne için? Tek bir kişi için. Saplanıp kalmışım sanki. Yaptığımın kendim için iyi olmadığının, kurtulmam gerektiğinin farkındayım ama kurtulmak da istemiyorum bir yandan. Şu kısa hayatımızı acılarımızla, üzüntülerimizle mahvetmek akıl kârı iş değil. Üzüntüleri unutmalı ve basit şeylerle mutlu olabilmeliyiz. Söylemek ne kadar da kolay değil mi?

Anı yaşayalım canlar. Benimle misiniz? Ayağa kalkın ve üzüntülerinizi siktir edin! Şimdi oturabilirsiniz.

Son olarak şu sözü de paylaşmadan bitirmeyeyim bu sikko muhabbeti:
"İnsanlar plan yapar ve tanrı güler."

Şimdi amına kodumunun elektrik-elektronik ödevini yapmam lazım. Ödevler sikimde olmazdı da, salı sınav var, biraz çalışmış olurum böylece. Hadi baş baş! Your Rock'la kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder