26 Ağustos 2011 Cuma

Spermlere Sitem

Şu seksi bedenim, tüm benliğiyle doğmayacak çocuklar üretmeye kasmak yerine, sperme harcadığı proteini azcık zorladığım kaslara gönderseymiş, şimdiye italyan aygırı olurmuşum. Günde 300 milyon sperm üretirmiş bir erkek bedeni. Bir de üreme hücresi olduğu için, beslenmeden uzun süre dayanabilmesinin ve yumurtaya girebilmek için güçlü olmasının gerektiğini düşünürsek, bu iribaşlar dağ gibi protein kullanıyor olmalı anacım. Kim istemez ki günde 300 milyon yeni kas hücresi üretilsin kollarda, göğüslerde, yada karında... Keşke bi yolunu bulabilsek de hayatımıza bir dişi girinceye kadar şu aşırı üretimi durdurabilsek. Hem telef oluyo yavrucaklar boşu boşuna, hem de vücudumuzdaki güzelim proteinler boşa gidiyor. Doktorlar! Bi çaresini bulun!

Bir de erkeğin başına ne geliyorsa şu gereksiz sperm üretiminden geliyor zaten. Yok efendim ıslak uyanmalar, kız görünce heyecanlanmalar, evde yalnız kalınca cozutmalar, düz duvara tırmanmalar... Sosyal hayatımızın içine ediyor arkadaş bu veletler... Sanki birlikte olduğumuz kadınlar önümüzde olmadıklarımız arkamızda yaşıyoruz. Yeter artık, bölünüp durmayın ulen!

Eğer Türkiye'de varsa ve para falan veriyorlarsa bir sperm bankasına yatırım yapmak fikrindeyim. Bakarsınız para kazanırım da internetten protein tozu sipariş eder, kaybettiğim toprakları geri alırım. Var mı lan öyle bişey? Bilip de söylemeyen aha böyle(o) olsun!

İçinizden ne iğrenç yazı lan bu falan diyosunuz değil mi? Sizin de amınıza koyim...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Avuntu

Bitmiş bir ilişkinin ardından, yada genel olarak kaybedilen birşeyin ardından söyleyeceğimiz klasik kalıplaşmış cümleler vardır. "İyi ki bitti yoksa...", "Böyle daha güzel oldu çünkü..." veya daha afilli cümleleri tamamlayarak kendimizi avuturuz. Ben de bu gece Kill Bill izledikten sonra geçirdiğim beyin amcıklaması ve geldiğim gazla kendimi 2x8=16 kiloluk ağırlıkların altında vücut çalışırken buldum ve değişik cümlelerle kendimi avuttum. Görelim...

Zayıf olduğum için biraz kilo almamı isteyen sevdiceğimin aklına uyup bu yaz biraz kilo alabilseydim, ilerde çok pişman olabilirdim. İyi ki terkettin beni kız! Doğduğum günden beri üstü yağ tutmamış kaslarımı yağlar altında boğdurtacaktın bana. O baklava dilimi gibi, şerbet dök yala tadındaki karın kaslarım, ince, kassız bileklerim ve sikici göğüs kaslarımı yağlı hayal bile etmek istemiyorum. De get başkasını şişmanlat!

Sanki şimdi yine birlikte olsaydık kilo almayı, yağdan bir örtüyle giyinmeyi sorun edecektim.

Ama burada geri dönmeni isteyen birisiymişim gibi görünmek istemem.

Bazen bir şeyin tamamen bitmesi, yeniden başlamasından iyidir.

Ama bu şey o şeylerden değil. Beni nasıl görmeni istemiyorsam öyle birisiyim aslında.

Eğer bir gün geri dönecek olursan, bil ki sen geri dönene kadar geri dönmeni istemiyor olacağım.

Ama geri dönersen, bir daha düşünürüm.

Ve sanırım ben tüm bu saçmalıkları yazıyorum ve sen de okumuyorsun.

Ne güzel.

Seni Seviyordum (İclal Aydın)



Seni Seviyordum

Sana uzak kentlerden birinde
Zamanın bir yerinde
Seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri

Seni seviyordum ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan
Kulağının arkasına düşüşü ve burnun
Herkesten başkaydı işte
Güldüğün zaman yukarıya bakardın
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı
Ne güzeldiler
Sen bilmiyordun ben seni seviyordum
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi
Herşeyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor
Ve bazen, tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk
Ufuk çizgisi maviydi, günbatımı hep turuncu
Ve kırmızıydı bütün karanfiller

Ben seni seviyordum sen bilmiyordun
Sevinçlerim oluyordun ara sıra
Sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun
Bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı serin haziran akşamları
Derken birgün uzaktan gördüm seni
Saçların bana inat başın herşeye meydan okuyarak
İşte yine aynı
Kalbimi acıttın her zamanki gibi
Değiştik sanıyordum. ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri
Kimbilir
Yada boşver
Bilme en iyisi

İclal Aydın

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Günün Ayrıntıları

Yoldan küçük, sarı saçlı, güzel kızını bisikletiyle gezdirerek geçen babayı gördüğüm zaman aklıma gelen, yıkılmış hayallerim,

Ben deli gibi çalışırken, bir fabrikaya girse iş yapabilecek, eli ayağı tutan, en kötü ihtimalle simit satar, ayakkabı boyar diyebileceğim insanların dilenciliğe geldiğini görünce kaybettiğim metanetim,

Arabadan hiç anlamayan halimle yandaki otomobil galerisine gelen cillop gibi arabaları görünce hissettiğim fakirlik,

Yoldan geçen fiziğini ona benzettiğim her kızın gözlerimde yarattığı, kendini aşağı bırakamayan yaşlar,

Dört tane Badem şarkısından oluşan çalma listemin içine sıçtığı moralim,

Ve

Lisedeki oda arkadaşımın beni görmeye geleceği günde babamın dükkanı bana kitlemiş olmasından dolayı kadere ettiğim lanet,

Bugün hayatımı süsleyen küçük ayrıntılardı.

Güzel Arkadaşım

Şimdi bir başkasıyla konuşuyorum, eskilerden bir tanıdık, güzelliğine hep hayran kaldığım...

Yanımda olsan diyorum, gelsen, bana onu unuttursan...

Ama biz yakın arkadaştık, ve öyle kalmalı...

Ve senin de bunları söyleyeceğini biliyorum...

Eğer gelirsen bana daha büyük acılar getireceğini de...

Çünkü biz ayrı şehirlerin insanlarıyız ve mesafe üzer...

Ve ben de adam değilim...

Ama sen çok güzelsin.

19 Ağustos 2011 Cuma

Tıpkı Hayat Gibi

Misafirlikte tuvalette havluyu bulamayınca kapıdaki bornozlara elimizi yüzümüzü silmişizdir çoğumuz...

Eski sevgiliyi çok güzel bir rüyada gördüğümüzde hayatımızın içine sıçılmış gibi hissetmişizdir uyandığımızda...

Sigara tiryakisi değilim ben, istediğimde bırakırım demişizdir ama akşam yolda yürürken de içimizden bi sigara olsa da içsek demişizdir...

Onun fotoğraflarını tek tek gezerek beğenmiş olduğumuz fotoğrafları beğenmekten vazgeçmişizdir ve bunu yaparken de ulan ne güzel kızmış demişizdir tekrar tekrar...

Mahalledeki tek arkadaşımız tatilde köye gideceği zaman tatilimizin bilgisayar başında geçeceğini düşünüp küfürler etmişizdir...

Tüm yakın arkadaşlarımız bırak onu artık vazgeç dediğinde içimizden o kadar kolaydı demişizdir...

20 yaşındayken bile çıkan sivilcelerimizden dolayı ergen hissetmişizdir...

Yeni bir güne uyandığımızda hava kara bulutlardan dolayı karanlıksa yataktan zor çıkmışızdır...

Kotalı internet kullanırken birşey izlememizi veya dinlememizi isteyen arkadaşa da sövmüşüzdür belki...

Tüm bunları yaparken birbirimizden farklı insanlar da olabilmişizdir ama...

Veya sadece yaşamışızdır.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Saçmalamaca

Terkedenin arkasından gidememektir gurur.

Delicesine özlerken çevrimiçi olduğunu gördüğün halde konuşmamaktır bir de.

Ve bir de geri dönmemek için numarasını silmektir telefondan.

Karşına numarasının ve ev adresinin yazdığı bir acele posta servisi kağıdı çıktığında da okumadan çöpe atmaktır.

Ve daha sonra tüm bunları yazarken bu bendeki gururun amına koyim demektir.

Badem'den Kalpsiz dinlerken ona küfür etmek, Geceyedir Küsmelerim dinlerken gururun ne olduğunu unutmak, Sensiz Kalacak Bu Şehir dinlerken onun arkasından bir sigara yakmayı istemek, Bir An İçin dinlerken de kendine küfretmek...

Ve tüm bunları düşünürken de gözlerinin dolmasıymış aşk.

En azından bana göre.


16 Ağustos 2011 Salı

Mutlu Haberler Otelinde

Bilgisayarı garantiye verip kendim de Bolu'ya gitmiştim en son değil mi? Geldim işte. Dolu dolu 3 gün geçirdim. Bu geçen güzel 3 günün en boktan kısmı Metro Turizm servisini otobüsten indikten sonra 1 saat 15 dakika terminalde beklemek zorunda kalışımdı. Amınıza koyayım! Fak yu mada faka!

Eve geldim sonunda. Real Madrid - Barcelona maçını kaçırdım servis yüzünden. Sağolsun Kanal D yeniden verdi maçı da izleyebildim. Berabere kaldık amına koyim. Hem de az sikko oynamadık. Sağlık olsun. Pep düzeltecektir takımı kısa zamanda. Rövanşta göt üstünde am bırakmayacağımızı düşünüyorum.

Eve geldiğim gecenin sabahı, yani 16.00 da uyandığım için o saatler bana sabah gibi geliyor olabilir, servise giden buz dolabımızı getirdiler. Ramazanda buz dolapsız kalmak ne kadar kötü tahmin edemezsiniz (Edebilirsiniz ama napalım deyim öyle).

Yaklaşık 1 saat sonrasında ise gelen telefon Koç Sistem Yönetim ve Bilişim bilmemneden geldi. Bilgisayarımı yapmışlar sağolsunlar. Gidip alacağım ve eğlence kaldığı yerden devam ediyor olacak.

Aşığım lan! Neyse duygusal yazılar daha sonra. Siyu blog!

11 Ağustos 2011 Perşembe

Havadan Sudan

Yahu kardeşim bu ne biçim bir mevsim, bu ne biçim hava şartlarıdır. Daha dün ortalık gevur amı gibi yanıyorken, şimdi soğuktan götümüz donuyor amına koyim. Ağustos ayının ortasında yağmur yağar mı lan demiyorum. Yağsın. Yağsın da bu kadar da soğuk olmasın be hava. Tüm gün evde mum gibi erirken sıcaktan, tam da yola çıkayım, seyahat edeyim, eğleneyim dediğim vakitte havaların bozması adamın moralini sikiyor be abicim.

Ama boyun eğmiyoruz! İsyankarız! Havanın soğuduğunu reddediyorum! Giyinmeyeceğim. Kapri-tişört ve çıplak ayak gezmeye devam amına koyim. Hasta oldum galiba ya. Olsun, devam.

Şimdi flash belleğime birkaç film atayım. Metro Turizm'in televizyonlu koltukları olan otobüslerinden birisine denk gelirsem eğer, çılgın film izlerim bu 3 saatlik yolculukta. Sonra da size anlatırım belki. Çok heveslenmeyin ama, belki.

Bir de uzun zamandır evde bulunan kitabım "Aldatma Sanatı" ile yarım bıraktığımız ilişkimize devam etme kararı aldık dün gece. Artık kitap da okuyorum lan! Belki otobüste film izlemem de kitap okurum. Kimi inandıracaksam buna. Ben bile yemedim.

Neyse ben Bolu'dayken kendinize iyi bakın anacım. Bu önümüzdeki 3 gün için son yazım kanımca. Hadi gömdüm.

Yeni Metin Belgesi

Bugün saat 15.00'da uyandım amına koyim. Nasıl bu kadar çok uyuyabiliyorum bilmiyorum. Sabah saat 10 gibi uyandığımda hava pis karanlıktı ve feci yağmur yağıyordu belki de ondan dolayı yataktan kalkasım gelmedi. Tekrar uyandığımda saat öğlen 3 olmuştu. Gene bir günümün yarısı uyuyarak geçti. Bunları toplama vurduğumuzda ömrümün yarısı uyuyarak geçiyor amına koyim.

Yarın Bolu'ya gideceğim. Aman bir heyecan bir stres çöktü üstüme. Gidip yaklaşık 3 günümü (Cuma varış - Pazar dönüş) orada geçireceğim için kendime bi valiz dolusu kıyafet hazırlama gereği duydum. Kız gibi hazırlanıyorum işte anlayacağınız. Tişörtler bi yerden, kapriler bi yerden, iç çamaşırları bi yerden fışkırıyorlar. Dün de biletlerimi aldım bilgisayarı garantiye götürürken. Sanırım önümde bi engel kalmadı. Sıkıyosa engel olun lan! Hava da güzel olsa bari yarın.

Kendi dizüstü bilgisayarıma arşivimdeki tüm şarkıları yüklemiyorum, hem dinlemiyorum hepsini diye, hem de yer kaplamasınlar diye. Şimdi masaüstü bilgisayarı kullanmak zorunda kaldığım için arşivimdeki tüm şarkıları tek bir winamp penceresinde bir arada görebiliyorum. Farkettim ki ne çok gereksiz şarkı indirmiş/kopyalamışım zamanında. Evdeki kimsenin dinlemeyeceği şarkılar sanatçıların yüzlerce şarkısı falan var amına koyim. Bir de uzun zamandır varlığını unuttuğum şarkıları tekrar hatırlamamı sağladı bu bilgisayar. Eskiden, şimdiki gibi metal/rock dinleyen bir insan değilken, delice rap dinlerdim. Ara sıra o şarkıları tekrar dinlemek güzel oluyor, bana lise yıllarımı hatırlatıyor. Sagopa Kajmer yo!

Bugün bi değişiklik yapalım konseptimizde. Bu yazıyı okuyan olursa yorum bıraksın amına koyim. Sitedeki sayaç siteye kaç kere girdiğimi gösteriyo lan! Moralim bozuk! Söverim bak yine.

Hadi görüşürüz. Pipiniz düşe!

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Gittiğin Yağmurla Gel

Sonunda laptop gitti garantiye. Benim için zor oldu bu kararı vermek çünkü bozuk bi laptop kullanmak birkaç gün laptopsız kalmaktan iyi gibiydi sanki. Zaten aleti garantiye götürmek de ne zormuş amına koyim Gebze'den taa Küçükyalı'ya git, ordan yürü babam yürü ebesinin amı kadar yol. Siktiğimin DELL'i adam gibi her yerde bi teknik servis şubesi açamamış amına koyim en yakın servis Küçükyalı'da. Oruçlu oruçlu güneşin altında yürü yürü sikim taşağım birbirine yapıştı sıcaktan. Geri döndüm onca yolu geldim bi de iftara kadar top oynadım tam oldu.

Şimdi laptop da yok, kaldık mı evdeki takoz bilgisayara... Kağnı gibi amına koyim yaptığın tıklamaya geç cevap veriyo, chrome bile açılırken kasıyo, fare desen ara sıra takılıyo donuyo, taktığım usb fareyi tanımıyor, ölme eşşeğim ölme... Elimde eskidi bu bilgisayar be, ya da ben onun elinde büyüdüm. Karışık bu işler biraz. Ben emektarın kıymetini bilmez oldum laptop alınca, o da eskisi gibi düzgün çalışmaz oldu zaten. Birbirimize orospu çocukluğu yapıp duruyoruz böyle işte.

Kotamız da 4 GB'dan 6 GB'a yükselmiş sağolsun. Bu gazla fareyi belki tanıtabilirim diye XP Service Pack 3 yamasını indirmeye başladım. Kotamıza 303 MB kaydırdım. Bakalım onu yükleyince fareyi tanımazsa XP çok pis söverim. Yapmadığın şey mi sanki diye soranlarınız var gibi? Lan amına koduklarım ben mi sövüyom bana küfür ediyo diyenin kafasına sıçarım ben!

Lan yine kızdırdınız beni amına koyim. Bu yazının da sonuna geldik. Bu takoz bilgisayarın başına oturma fırsatı buldukça yazarım yine, dilimden çekeceğiniz var. Hoşçakalın, götünüz kurusun.

Kırılan Dallar ve Yarım Kalan Hikaye

Ne pis bi insan oldum amına koyim ya. Geçen biraz yalnızlıktan biraz da can sıkıntısından, sanırım biraz da götüm kaşınmış ve rahat batmış olsa gerek, gittim bi paket sigara aldım. Herşeyin ucuzundan(50 kuruş çakmak, 4.5 lira LM) aldım da sigara ve çakmağı toplam 5 liraya getirdim.

Lan mınaki ne pis ne sikimsonik bi tattır bu ya. Parasını vermemiş olsam yok arkadaş çekilecek dert değil de para verdik bitirelim bari dedim. Dedim dedim de bi paket sigarayı bile bitiremedim amına koyim. Her gün çıktım düzenli olarak birkaç tane yaktım, sigara ortamlarına aktım, olmadı, ne yaptıysam bitmedi.

Ama hakkını vermem lazım bu piç kurusu meret çok feci ortam yapıyor. Yalnızlıktan kırıldığım bi zamanda aldığım bi paket sigara ile gidip yurdun önüne oturduğumda etrafımda sigara kullanan bi sürü arkadaşımın da toplanıp sigara içmeye başlaması çok manidardı. Dünya acımasız, eğlenceli olan şeylerin de çoğu zararlı.

Neyse ne diyodum, bitirememiştim dimi? Zaten ramazana denk geldi koduğumun kötü alışkanlığı. Sigara içiyosun sonra tüm gün oruçlu oruçlu ağzın nefesin lağım çukuru gibi kokuyo mk. Son gün, pakette de son 6 dal kalmıştı. Gidip bitirip geleyim de dersime çalışayım diye çıktım dışarı. Yine yalnız, yine bir başıma sigarayı tüttüre tüttüre dolaşıyordum. Bir dal bitti, kaldı 5 tane piç kurusu. Beklemeden bi tane daha yaktım. Yürürken elimden çöp kutusunun içine düşürdüm mk. İçimden sokarım böyle işe lan dedim! Tabi havamız bozulmasın diye çöpe düşürmüş gibi değil de atmış gibi davrandım sonrasında. Kaldı 4 tane piç kurusu. Yurda kadar yeni bi tane yakmadan yürüdükten sonra şeytan mı dürttü diyelim melek mi bilemedim, bişey dürttü beni, kafam attı, sigaranın da amına koyim dedim son kalan 4 piç kurusunu da kırıp çöpe attım. Benim sigaraya başlamam ve sigarayı bırakmam da böyle oldu işte.

Sigara içmekle bi bok olunmuyomuş gençler. Yada ben mi yeteri kadar içmedim lan? Yok yok bi sikime yarayan bişey değil valla. Doğru düzgün öldüreceğini bilsem devam ederdim fakat yavaş ve acılı bi ölüm istemiyorum, zaten şu anki halimle yavaş ve acılı bir şekilde gidiyorum ölüme amına koyim. Daha niye zorlaştırayım işimi dimi?

Bu sikko yazı da buraya kadar. Yine kimse okumadı dimi amına koyim?!

Ne Var Amina Koyim

Lan gene kimsenin okumayacağı bi blog açtım amına koyim. Gece uyuyamayıp yeni blog açan bi insan oldum çıktım şerefsizim. Yeni blog açmak için yeteri kadar gaza gelme şartını böyle içten yazılmış birkaç blog okuyarak sağlamış bulundum. Blog açmaya karar vermek kolay da isim vermek biraz zorladı be anam. Sonra böyle bi sikimsonik isim çıktı ortaya, idare ediverin.

Şu bilgisayar denen aletin tüm sene bana ders çalıştırmayıp, bana oyun oynattıktan sonra, yazın ortasında, işin eğlenceye geldiği zamanda bozulması huyundan nefret ediyorum. Her yaza bozuk bilgisayarla girmekten sıkıldım amına koyim. Çok şükür garanti süresinin bitmesine sayılı günler kala bozuldu. Sanırım üreticileri zamanlamayı iyi ayarlayamamışlar.

Sövecem sövecem aklıma o güzellik gelince sövemiyorum, küfürler boğazımda düğümleniyor. Nasıl da terkettin beni be güzelim. Artık seni benim kadar sevenini var ya naaah bulursun. Ben de senin kadar sevebileceğim birini bulamam. Yuvarlanır gideriz böyle.

Bu blogu yazarken kimliğimi saklıyorum canlar. İçimi dökerim, yönetime, arkadaşlarıma, şuraya buraya atarlanırım falan, gerek yok kim olduğumun veya kime sövdüğümün bilinmesine. Lütfen orda burda şu blogun yazarı bence şu, bence bu diye tahminler yapıp başımı derde sokmayın. Kime konuşuyorum ki ben bi bilsem?!

Ulan erken kalkacam diye alarm bile kurdum da hala uyumadım. Sabah sürüne sürüne bilgisayarı garantiye götürecem anlaşılan. Üstüne üstlük henüz elimde sadece bir adres var, nereye gideceğimi bile tam bilmiyorum. İyi ki varsın Google Maps.

Google demişken, yakın zamanda duyurdukları sosyal ağları Google+ var ya, her yerde övüyorum, facebook'u bırakın da gelin diyorum ya, amına koyim o giflerin! Anasayfaya girer girmez ekranda hareketli resimler akmaya başlıyor, orospu oldu stream. Baydı artık diyoruz sikine takan yok paylaşıp duruyorsunuz mk.

Tekrar uyumayı deneyelim bakalım. Günaydın.