30 Eylül 2011 Cuma

Elveda

Acısız bir ölüm istedim yolda yürürken az önce ve sonra neden ölemediğimi anladım. Şu ana kadar çektiklerim acısız bir şekilde ölme ihtimalimi ortadan kaldırmış olmalı. Bu durumda sokaktaki bi satıcıdan 20 liraya aldığım ruhsatsız silahımla kafama sıkıyorum, sanırım en doğrusu bu. Elveda.

Bam!

Şaka lan şaka. Kim bana silah satar amk, ehe. Kafama sıçam ben.

Gittikçe Kötüye Giden

Merhaba okuyucu. Eğer birine baktıysan veya adres sormak için geldiysen, aradığın şey ekranının sağ üst köşesinde, çarpıya tıkla görüceksin.

Ben onsuz bir hiçim dedim az önce. Evet bu saçmalığı yaptım. Daha sonra farkettim, onsuz yaratıldığımı ve onsuz gömüleceğimi. Yani bir hiç olarak gelmiş ve bir hiç olarak gitmiş olacağım her türlü. Lakin benim dünya için ne kadar önemli birisi olduğumu hepimiz bildiğimiz için, bunu kabul etmiyoruz.

Şu amına koduğumun hayatında, off çok sert girdim cümleye olmadı. Şu lanet hayatta en iyi yaptığım işin halı sahada defans olduğunu farkettim. En çok saygıyı orada gördüğümü de... Bölümümden yavaş yavaş tiksinmeye başladığımı da bu hafta farkettim a dostlar. Başka ne okusam nefret etmezdim diye düşünüyorum fakat sanırım artık okumaktan nefret ettiğimi farkediyorum. Okumak kabak tadı verdi be canlar. Hiçbir şey yapasım yok artık, ne okulda, ne sosyal hayatta. Sadece deli gibi top oynayasım var.

Tüm gece facebookta online olan kişiye selam vermek ile vermemek arasında kaldım yine. Sonra da çıktı gitti yine her zamanki gibi. Sikeyim böyle işi! Ups pardon. Lanet olsun dostum.

Cumalar boş kaldı ders programımda. Sabah erken uyanmayacağım diye yan geldim yatıyorum, bilgisayar başında. Kalkar kalkmaz da eve gitcem büyük ihtimalle. Eşya topla falan. Sinir bozucu işler yani. Hadi kendine iyi bak blog. Good night!

28 Eylül 2011 Çarşamba

Başlık Maşlık Yok

Aha okul başladı ya lan! Meşguliyetten yazamıyorum da buraya. Yine kafa düdükleyici bir günün daha derste düdüklenme kısmını bitirdik. Biraz kafa dağıtayım dedim ama bu kafayı en büyüğünden balyozla ezsen dağılmaz hissiyatındayım. Sanki dünyanın yükünü ben taşıyorum amına koyim. Dersler falan iyi güzel de görmek istemediğim insanlar var etrafta, her derste aynı sınıftayız aq. Her ders bitiminde apar topar sınıftan tüyüyorum arkadaş.

Bir de hep görmek istediğim insan var tabi. İnsan görmek istediği insanı çok az görebilirken, gördüğü zaman da ofsayta düşerken, her yaptığı harekette kaderin karşısına görmek istemediği birini kırmızı kart gösterir gibi çıkarması takdire şayan doğrusu. Ben mi bahtsız bedeviyim, yoksa kutup ayısı mı artık eskisi kadar seçici davranmıyor çözemedim ki amk.

Size görmek istediğimi yaz tatilinden sonra ilk gördüğüm anı anlatayım mı? Size ne lan. Kızdım bak yine...

Neyse beni okuyan sınırlı kitleciğim, aşk acısıyla geçen 96. günümün de sonuna yaklaşırken, sizlere şu an içerisinde bulunduğum yataktan çokça selam eder, gözlerinizden öperim.

96 günü nasıl hesapladım?
İki Tarih Arasındaki Gün Sayısını Hesaplama

Şimdi dağılın!

21 Eylül 2011 Çarşamba

Everything's Gonna Be Allright

Tanrı bize göz vermiş. Niye? Tabi ki görmemiz için akıllım! Görelim de etrafımızda ne olup bitiyor haberimiz olsun. Haberimiz olsun da olaylara iyi/kötü tepki verelim. Tepkimizi gösterelim ki güzel şeyler devam etsin, kötü şeyler de azalsın. Ama bazıları o patlak gözleriyle sadece sığır gibi bakmakla yetinsin.

Tükenmez kalem ile yazılar yazarız. Kalıcı olsun, silinmesin diye. Peki silinmesi gereken şeyler olunca? Tükenmez kalem silgisi diye birşey var hani. Mürekkebi altındaki kağıt partikülleriyle birlikte yok ediyor. Bazı zararlı fikirler ve görüşler de böyledir. Onu benimseyenler de artık onun kadar zararlıdır ve onunla birlikte silinmeleri gerekir.

Sigara içersin de ağzının kokusunu ailen duyacak ve anlayacaklar diye korkarsın ya. Babam eve kokoreç ile geldi. Artık ağzım bok kokuyor, ehe.

Her seferinde reddedilen ve terkedilenin ben olmama rağmen, egomu tavan yaptıracak kadar iyi gaz veren arkadaş ve akrabalarım var. Lan ne kadar şanslıyım ben! Tabi biraz da yakışıklı, çekici, ağzı iyi laf yapan ve kültürlü bir insanım. Aha kontrolsüz egom yine yırtık dondan fırlar gibi ortaya çıktı.

Evanescence'ın Going Under şarkısını dinlerken bağıra bağıra "I won't be broken again" dedikten sonra kendi kendine "hassiktir ulan ordan" da diyebilirsin. Gayet doğal.

Birşey farkettim. Bilgisayarı garantiye verdiğim zaman başladığım kitabı okumayı bilgisayarım garantiden gelince bırakmışım. Yıllar önce yarım bıraktığım için baştan başladığım kitabı yine yarım bırakmışım. Senin kaderin de benim gibi yarım kalmakmış güzel kitap.

Bu gece mutluyum. Sevdiğim insan ile konuştum uzun uzun. Sürekli kötü espiriler yaptığım ve sürekli saçmalayarak konuştuğum kişi beni terkettikten sonra samimiyet biraz öldü sanki. Yada ben olgun davranmaya mı başladım ne? Normal, yani sıkıcı bir şekilde konuşmayı becerebiliyorum lan artık! Yastığımın altında sakladığım fotoğrafına da bakarsam uyumadan önce, keyfim de götüm gibi tavana vurur.

Şimdi iyi geceler! Hepinize benden çay amına koduklarım! Bye!

20 Eylül 2011 Salı

Aaa Delirmiş Bu

Bazen insan garip bir modda oluyor. Sanki o gün herkes onu sinirlendirmeye çalışıyor, herşey üstüne üstüne geliyormuş gibi geliyor mk. Böyle bir gün geçirdim amına koyim. Üniversitemin online ders kayıtları başladı bugün. Sabahın onunda açıldı siktiğimin sistemi. Saat 10.00'da açılan sistem saat 10.00'da kilitlendi tabi ki. Amına koyim içerde bi sik var gibi yükleniyoruz sisteme. 5 sekmeden saldırıyorum 2'sinde girebiliyorum sisteme, 2 sekmede ders seçiyorum hepsi birden hata veriyor falan. Neyse bu kısım diğer arkadaşların dertlerinden bahseder gibi oldu biraz. Çünkü saat 10.10 gibi benim istediğim tüm dersler listeme eklenmişti. Çılgın brute force uygularım bilen bilir.

Dersleri aldık da kutlamayalım mı? Hemen en yakın arkadaş ile tepeye go go go. Sigara mode on! Sabah 8.30'da kalkmışım, kahvaltı yapmamışım, saat olmuş 12.00. Kola ile sigara içiyoruz. Tabi çarpmasın diye bi tane de simit almışım. Hayat bize hayat mk. Neyse döndük geri.

Eve geldim soyunayım rahatlayayım dedim. Zort zort zort! Telefon titriyor. Babam elektrik faturasına gönderdi beni ve ardından dükkanı bana kitledi! Kit! Gel de sövme te allam... Dükkanda durmak beni boğuyor abicim. Neden bilmiyorum. İçime öküzler oturuyor gibi. Güneş vuruyor mallara. Bozulacaklar. Şemsiye ayarla onlara, uğraş, didin... Sonra güneş yer değiştirsin mk. Hay bu dünyayı da, kendi etrafındaki dönüşünü de... Yandaki bakkal amca çay söylemiş. Sağolsun. Lakin çaycı babama getirdiği gibi getirdi yine çayımı. Tamam babam tek şeker kullanıyor diye tek şeker getirebilirsin. Bunu anlarım. Dükkanda zaten var şeker. Lakin çayın yanında çay kaşığı getirmemeleri beni deli ediyor uleyn. Çayı resmen dökecektim sinirden. Bardağı yola vurasım falan geldi. Çayı ısmarlayan abiye ayıp olmasa çay ocağına kadar atabilirdim bardağı. İnadına şekersiz içtim mk. Gelen tek şekeri de götüme soktum. Şaka lan şaka. Çakmak buldum o şekeri ateşte yaktım. Erisin mk. Demirlere falan yumruk atmaya başlamak üzereydim ki babam geldi. Sakin evlat görünümüne girdim, başımı önüme eğdim, evin yolunu tuttum.

Bundan sonrası sıradan sikko bi gün amk. Buraya kadarını da niye yazdım bilmiyorum. Ama o çaycının götüne girsin o getirmediği kaşıklar... Eyvallaaaah...

16 Eylül 2011 Cuma

Bir Dil Bir Kadın, İki Dil İki Kadın

İstanbula gittim, yurt açılmış da, biraz eşya bırakıp yatağımı serdim, geldim. Amına koduğumun mahallesinde hiç mi bişey değişmez lan 6 saatte! Hani benim de Gebze'de yaprak oynasa haberim oluyor ya, öyle işte. Birşeylerin değişmediğini anlıyorum trenden iner inmez mk.

Geldim yorgun argın geri sayıma başladım. Okullar açılacak ya yakında bi heyecan var tabi. Şaka lan şaka ne okulu mk. Gece 00.00'da halı saha maçım var onu bekliyom. Dün formatladığım şirin ufaklığı da götürürüm maça, sahibine vermek üzere.

Demin şaka dedik de. Okul da açılcak yakında amına koyim. Yeni oda, eski arkadaşlar. Eskimiş bazı yüzleri görmeye devam edeceğiz. Uzun bir tatilden sonra O'nu ilk gördüğüm an nasıl bir piskolojide olacağım acaba? Eğer konuşursak, ilk kelimelerimiz ne olacak? Kısmet. Belki de görmem bile, sadece yolumun üzerinden geçen bir yabancı oluverir. Zaman gösterecek. Zamanın işi gücü yok bişeyler gösteriyo zaten. Korkuyorum bir gün zaman da cinsel şakalara başlayıp bize farklı şeyler gösterecek diye, ehehe. Neyse.

Lan neyi unuttum diyorum ben de yine bişey unuttum acaba ne hissine kapılarak. Kayıt ücreti yatıracam daha bankaya. Sonra burs aldığım vakfa transkript götürecem. Bunları buraya tekrar unutmayayım diye yazıyorum ha! Sonra, yapışkanlı askılardan alıp dolabıma yapıştırcam falan. İşim çok. Şu okulun ilk günlerinde nereye elimi atsam benden para koparmaya çalışıyorlar. Sikin mk domaldık nası olsa...

Seviyorum lan! Bana duygusal yazıyosun, kendine hakim ol diyolar. Blogumu okuyan her 500 kişiden 250si böyle diyor, ehehe. İstatistik şişirme işi iyiymiş. Yalan da değil hani, %50. Trende kızları kesiyorum, yok. Metrobüste kızları kesiyorum, yok. Belediye otobüsüne kadar düşüyorum, yine yok. Kampüstekiler zaten bana bakmaz. Anlayacağınız ne yapsam, kime baksam onu görüyorum uleyn! Mahalledeki bıyıklı bakkal amcada bile onu görüyorum, ehehe.

Bunca şeyi okudun da sana ne kattı? Peki bunları yazdım da bana ne kattı? Yazdığım yazıyı okurken harcadığın elektrik enerjisinin üretiminde kaç litre su akıttı barajlarımız farkında mısın? Ben değilim. Belki sen okurken, ben de yazarken, ozon tabakasını sikip attık bi kenara... Bunu da bilemeyiz. Amına koyim neler diyom lan ben. Hadi kib bye xDé

İşim Var Lan

Bugün blogumu eve format atmak için getirdiğim bir arkadaş bilgisayarından yazıyorum. Daha doğrusu yazamıyorum mk. Ne sikko klavye lan bu. Resmen yerimi yadırgadım arkadaş. Yazmıyorum mk. Siktirin gidin, dağılın.

13 Eylül 2011 Salı

Ah Şu Telefonlar

Şarjı az kaldığı için bas bas bağıran telefonumun sonunda kıçına kabloyu soktum da bir nebze rahatladı... Neymiş efendim, düşük pil! Sanki ben düşürdüm senin pilini, ehe.

İnsanlar da bu şarjı biten telefonlar gibidir. İhtiyaçları olduklarında yardım edersiniz. Tekrar olur, tekrar yardım edersiniz. Kelimenin tam anlamıyla şarj edersiniz adamı. Alıştırdınız mı bir kere, bir gün yardım etmeyi bırakırsanız bas bas bağırır çağırırlar. Sanki daha önceden yardım etmek zorunda olduğunuz için yardım etmişsiniz gibi.

Halbuki telefon örneğinde olay biraz farklıydı. Siz onu şarj ettikçe o da sizin iletişim açığınızı kapatmanıza yardım ediyordu değil mi? Lakin insan böyle tutarlı, istikrarlı, ne ekersen onu biçersin stayla bi yaratık değil amına koyim. Adama yardım edersin, o da sana bi iyilik yapar yeri gelince. Biraz iyi söz, biraz gönül alma. Bi yerden sonra seni sadece kullanmaya başlar. Ve hatta yeri gelir, seni kullanmasına izin vermediğinde sana yaptığı azıcık iyiliği yüzüne vurur amk.

Ne kadar şanslıyım ki etrafımda böyle insan yok. Bu yüzden neye dayanarak bunları yazdım ben de bilmiyorum. Sanırım sadece az önce şarjı biten telefonuma sinirlendim.

Hadi gömdüm, beni takip etmeye devam et güzelim.

11 Eylül 2011 Pazar

Sahte Realite

"Düşlerim başka gerçek başka ama umrumda da değil."
Ogün Sanlısoy - Bilmece

Hayatı düşlerinde yaşar insan. Her gece yatağına yattığında, gelecekte yapamayacağı şeyleri yaparken hayal eder kendini. Gerçekleştiremeyeceği şeyleri hayal ederken bile mutlu olur. Kimisi, geçmişte yaptığı hataları yapmamış gibi kurgular hayallerini. Onunla birlikte düşünür kendini. En güzel anlarını tekrar tekrar yaşar kapalı gözlerinin altında. Kimisi daha güzel anlar da görür düşlerinde. Ve tüm bunlar olurken, uyuyakalır.

Düşlediklerini rüyalarında da görmek ister bazen. Uyanıkken tamamlayamadığı düşleri bilinçaltının yaratıcılığına bırakıp, olayların akışı içerisinde kaybolmak ister. Çoğu zaman denk gelmez o rüyalar. Kimi zaman da gelir. Rüyada o kadar mutlu olur ki, hatalarla dolu, kirlenmiş, buruşmuş hayatına geri dönmek istemez uyanıp da. O durumda uyandığında hissettiği üzüntü vardır bir de. Bu hayata uyanacağıma, bu rüyada ölseydim der.

Ama uyandı bir kere. Günlük hayatın tüm sıkıntılarına, pisliklerine, stresine katlanır. Her gün yapılması gereken rutin işleri yapar, ihtiyaçlarını giderir. Ve tekrar yatağına döner. Ait olmadığı yepyeni bir hayatı yaşamaya başlar yeni baştan.

Keşkeler ile dolu bir hayat yaşayanlara...

9 Eylül 2011 Cuma

Ön Sevişme

Everydns.net satılmış amına koyim ya... Ne güzel ücretsiz ücretsiz domainlerimize ayar çekiyoduk. Şimdi üşenmiyosan tekrar tüm domain ayarlarını değiştir. Üşensem ne olcak amına koyim bi gün gelcek elbet o domainlerin ns ayarlarını ayarlayacam tekrar. İnsanlar bloglarıma giremeyip benden mahrum mu kalsınlar? Zaten burada yazdığımı bilmiyor fazla kişi. Öteki bloglarımı da kaybederlerse aralarında hayatlarına son vermek isteyenler olabilir. Bu yüzden şu anda iki büyük, muhteşem, okunası bloguma ayarladığım alan adlarına ayar çekmekle meşgulüm. Sinirliyim de amına koyim.

Ve evet ayarladım. Unutmamak için şuraya yazıyorum ki, blogger'a domain kaydederken, domain panelinde A kaydı olarak 74.125.93.121 adresini giriyoruz. Çoğunuz bunun ne olduğunu bilmiyo yada çoğunuzun sikinde değil bunlar tabi. Banane lan, ehehe.

Ailemin bir kısmı kimin olduğunu unuttuğum bi düğüne gidiyo la! Birkaç gün evde yalnızım, kardeşimi saymazsak. O da olmasa zaten kendi pisliğimde boğulurum heralde. Evde az kişi olması benim için mükemmel bir doğa olayı. Hadi tüm gün Danza Kuduro!

Bu sikko yazının sonlarına doğru gelirken, sonunda çenemdeki sivilceyi patlattım aq. Zahmetli ve acılı oldu, birazdan kan da çıkar. Sivilce patlatırken ve patlattıktan sonra çekilenlere rağmen sivilce patlatmak ne kadar büyük bir zevktir yarebbim! Mutluluktan şimdi kusacam.

Saat olmuş gene iki amına koyim. Gerçi erken daha. Amaan siktir et bu paragrafı yazmadım say...

Fifa 2008'de Real Madrid'e gene döşemekteydim ki oyun dondu ve işte buradayım. Fifa donmasaydı bloga daha geç girecek ve büyük ihtimalle daha duygusal şeyler yazacaktım. Yoo dostum yoo, şansına küs, bu seferlik böyle. Son bir şarkı sözü yazayım da tekrar Fifa 2008'e döneyim sevgili dıngırık.

This is for long-forgotten
Light at the end of the world
Horizon crying
The tears he left behind so long ago
(Nightwish - The Islander)

İyi geceler bebekler! En tatlı yerinizden öptüm...
Öğk...

8 Eylül 2011 Perşembe

Al Beni Lan

Bugün insanların sıkıntıdan neler yapabileceğine bir kez daha tanık oldu mahallem insanı. Mahallenin en yüksek tepesinde, balkonlarına ve pencerelerine lazer ile ışık tutan abazan gençler vardı çünkü. Penceresine çıkıp "layn", "höyt", "huoop" diye bağıran amcalar gördük. Ama eğlenceli bişeymiş sanırım. İnsanı çocukluğuna götürüyor valla.

Çocukken ne de güzel mahalledeki çalıların arkasında saklanır, evlere, arabalara lazer tutar tutar kaçardık. Büyüdükçe insan eğlenceyi farklı mallıklarda arıyor. Kız arkadaş arıyor, içki içiyor, sırf ortam olsun diye sigara yakıyor... Balık tutmaya bile çalıştım amına koyim. Bi taneden fazla tutamadım da... Ama farkettim ki çocukken yaptığım herşeyden şimdi yaptığım şeylere göre çoook daha fazla zevk almışım. Aşk nedir bilmiyorsun bi kere abi. Aşk acısının insanın hayatında olmaması ne kadar büyük bir nimettir bilir misin? Adamın başına ne gelirse ya meraktan ya yaraktan ya da aşktan bi kere. Abazanlığı saymıyorum tabi. O apayrı.

Her neyse, konumuza dönecek olursak, artık çocukken yaşadığımız şeyleri tekrar yaşamaya başlamanın zamanı geldi diyorum gençler! Olgun meyve dalından düşer. Olgun bi insan olup da ne yapacağız? Şimdi buradan hepinizi saklambaç/körebe oynamaya, ağaçlara dalmaya, kızların saçını çekmeye, sağa sola boncuklu tabancalar ile ateş etmeye, misket/taso oynamaya, futbol topuyla camları kırmaya çağırıyorum! Bağır, bağır, bağırıyorum... Koşun! Kurşun eritmeğe çağırıyorum!


Bu video da benden size bir armağan olsun. Konumuzla bir alakası yok ama napayım çok seviyorum amına koyim. Bu da insanın abazanlıktan neler yapabileceğini bizlere bir daha gösteren yaşanmış bir olay malesef. Kameraman götü zor kurtarıyor çünkü ben bu kadının sikinin olduğunu düşünmekteyim. Öyle bi gelişi var amına koyim.

Bu gecelik de bu kadar aq. Sıkıldım gidip biraz Fifa 2008 oynayayım. Sonra da yatarım heralde. Bunları niye anlatıyosam amına koyim sanane dimi? Si yu bebekler!

7 Eylül 2011 Çarşamba

Asuman, Orospu Asuman...

Çok değil, Haziran'ın 7'sini 8'ine bağlayan gece, 3 ay önce, o karanlığı gözlerimin içine bakan gülen gözleriyle aydınlatan, bu dünyadan olmadığı her halinden belli bir melek vardı yanımda. Ertesi gün çok uzaklara gideceğini bilmeme rağmen ne kadar da mutluydum. Nasıl da inanmıştım geri döneceğine. 8'inin akşamı onun otobüse binişini izlerken aklımda tek birşey vardı. Bu koduğumun Alibeyköy'ünden nasıl geri dönecem lan ben Etiler'e? Noldu lan duygusal gidiyoduk şok geçirdin dimi? Dallama, nehehe.

Niye bu kadar duygusal girdim biliyo musun? Biliyosan bana da anlatır mısın?

Sıkıldım uleeyn!

Mynet'te okey oynamaktan, evde bilgisayar başında oturmaktan, kod yazmaya çalışmaktan, yaz tatilinden sıkıldım... Benim gibi bi öküze bile şu tepedeki duygusal satırları yazdırabilen sıkıntının taa amına koyim. Aklınıza bana onları yazdıran gerçekten sıkıntı mı acaba diye bi soru geldiyse, sorun da sizin de amınıza koyim. Tabi ki sıkıntı değil mk.

Özledim uleeyn!

Neredesin sevgi pötürcüğüm, aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim, kovaladıkça kaçan ateş böceğim, neredesin? Sanki bilmiyorum neredesin amk. Cimri olmasam çoktan ben de uçağa atlayıp gelmiştim de o kadar sevmiyorum seni galiba, nehehe. Bi de terketmeseydin iyiydi. Senin de... Sövemiyorum ki sana...

Ama kızabiliyorum uleeyn!

Manga'nın bir şarkısında dediği şu söz geldi aklıma. "Bir kadın çizeceksin / Onun gibi bırakıp gitmeyecek". Hatırlarsın bir kadın çizmiştim ben de bir zamanlar. Senin gibi bırakıp gitmesin diye. Ama onu da yanında götürdün. Çizdiği kadın tarafından terkedilebilen bir ben var bende.

Benim de amıma koyim uleeyn!

6 Eylül 2011 Salı

Ruh Hastasından İnciler

Mynet okeyde delice kazanıyorum lan. Yeniden başladığımdan beri hiç yenilmedim. Acaba tanrım bana birşey mi ima etmeye çalışıyor, "kumarda kazanan" sıfatıyla. Yok yok, tanrı ile iletişimim bu kadar basit olmamalı...

Balığa gidiyoruz kaç gündür arkadaşlarla. Karides doğradım bugün ve lanet olasıcanın kokusu hala elimden çıkmadı. Peh... Kaç kere sabunladım lan, ne biçim şeysin...

Adanada 10 dakika arayla iki deprem olmuş... Noluyoz lan?! Dikkat edin kendinize Adanalı arkadaşlar(!)...

Okeyde konuştuğum bir bayan (konuştum, tanışmadım) bana "ravi - melekler kalbinden öpsün" diye bir şarkı önerdi durduk yere. İnternetim kotalı olduğu için başkalarının, özellikle de tanımadığım insanların paylaştığı şarkıları açıp dinlemiyorum. Merak eden açsın dinlesin bana da yorumlarını iletsin...

Kimse bilmez bir ömür sürüklendim
Her sabah yeniden ümitlendim
Bakıp aynaya ne sözler verdim
Seni gördüm göreli aşka dilendim
(Özlem Tekin - Kimse Bilmez)

Saat yine dört olmuş lan amına koduklarım! Ne tutuyonuz beni bu saate kadar! Hade ben yatar iyi geceler... Seviyorum sizi!

5 Eylül 2011 Pazartesi

Gam Tozu ve Dünyanın Ninnisi

Şu sikindirik hayatı yaşayan insanların çoğunun bir hedefi, bir amacı var kanımca. Kimisi bir şeyler uğruna yaşar, kimisi de birşey uğrunda ölür. Düşünüyorum da, ben ne sikim yiyorum lan?

En büyük amacım sürekli önüme çıkan sınavları geçmek gibi görünüyordu bir zamanlar. Şimdi o sınavlar yok. OKS, ÖSS, Proficiency, blah blah... Bunları geçtik. Şimdi sınav yok mu sanki dediğinizi duyar gibiyim. Var da onları sikine takan bi yarış beygiri yok burada şu anda. Artık hayattaki amacımı sorgulamaya başladığım döneme girdim sanırım. Ve şu anda bunun ne olduğunu bulamadım. Bulduğumda size de söylerim.

Birkaç ay önce sorsaydınız, şöyle yaz tatilinden falan önce, size çat diye söylerdim hayatta gerçekleşmesini en çok istediğim şeyi. Çünkü o sıralar gerçekleşmeyeceği kesin gibi görünmekteydi. Sonra gerçekleşiyormuş gibi yaptı, kahpe kader yandan bir göz kırptı, ve yine gerçekleşmedi. Hayatta da keşke herşey matematik, fen veya bilgisayar gibi kesin ve net olsa, yaptığımız şeylerin sonuçlarının ne olacağını bilebilsek. Lakin koduğumun insanları, aynı olaylara farklı sonuçlar verebilmekte, farklı olaylara aynı sonuçlar getirebilmekte. Bazı durumlarda hayat sağ gösterip sol vururken, bazı durumlarda adamn orta yerine kafa atabiliyor. Neyse sonuç olarak, kader ağlarını örmüş, yine ümit verip nah çekmiş ve yaşam denilen o ince çizginin üzerinden geçerken beni bayağı silkelemişti. O zamandan beri içerisinde bulunduğum bu boşlukta, artık hayatta bir amacımın kalmadığını düşünmeye başlamıştım. Gördüğünüz gibi, hala da düşünüyorum.

Eğer kendimden böyle şüphe etmeye devam edecek olursam, daha da bi baltaya sap olmayacak benden. Eskiden manyağı olduğum kod yazma olayından bile ne kadar soğudum yahu. Gelen iş tekliflerini değerlendirmeden reddeder oldum, çünkü yazma isteğim kayboldu. Paranın amına koyayım para için uğraşılır mı diyen bi pislik oldum çıktım.

Bu hale gelmeme neden olan şeyi ise hala rüyalarımda görüyor olmak, ve uyandığım için de üzülüyor olmaksa işin en acı tarafı sanırım.

Gece gece bu kadar konuştuktan sonra hala beni bu hale getireni yine rüyamda görmeyi diliyor, onun ne olduğunu merak edenlere de sanane lan diyerek programı kapatıyorum efendim.

Ah ben beni zikem, ah kendimi zikem...

1 Eylül 2011 Perşembe

Mutlu Bayramlar

Evet kuşaklar boyunca aktarılmış güzel adetlerimizden biri daha bizim nesilde tıkandı galiba. Veletler gelmedi la kapıma şeker toplamaya. Bir kere bile çalmadı kapım bayramda. O kadar şekeri kim yiyecek lan şimdi! Neyse birisi yiyecek elbet, kalacak değil ya, hihihi.

Bu bayram iyice amele olduk mk. Bayramın 2. günü dükkanda durdum sabahtan geceye kadar. Çalış, kazan, kıl kıl insanlara laf anlat, dükkanı topla, kapat, rapor al... Bugün de dükkanı saat 9'da açacak ben. Son günlerde uyuyamıyorum da. 8'e alarm kurdum 6'da uyandım amına koyim. Evde de yalnızım, güzel bir bekar kahvaltısı hazırladım kendime. Bunu da çayım ocakta kaynarken yazdım, ehe.

Blogger da arayüzünü değiştirmiş, başta yadırgadım amına koyim. Bi anda bu kadar değiştirilir mi lan dalyaraklar, yavaş yavaş yapsanıza şunu... Neyse biraz alışınca insanın tekrar tekrar blog yazası geliyo. Korkmayın lan korkmayın yazmicam o kadar, meşgulüm bu aralar. Ne kadar boş adam olsam da, okunmayan yazılar yazmayı bu aralar hayatımda ikinci plana atmak durumundayım. Öptüm!

Adettir diye, bayramınızı kutlarım bebekler! Nice bayramlar göresiniz!

Eee harçlığım nerde lan!?!?